x

Burûc Suresi - 12-16 Ayetleri Yazılı Zümrüt Taşlı Yüzük

Ürün Kodu : DUA287
Osmanlı Pazar

Burûc Suresi - 12-16 Ayetleri Yazılı Zümrüt Taşlı Yüzük. El işçiliği özel mührü süleyman yemen akik taşına kazıma yöntemiyle yazılmıştır..

Yüzük Ölçüsü Seçiniz
Hediyesi
1.548,00
Paylaş
Kampanya
  • Ürün Özellikleri
  • Ödeme Seçenekleri
  • Teslimat ve İade Koşulları
  • Yorumlar
  • Stok Kodu: DUA287
    Metaryel: 925 Ayar Gümüş
    Boyut: mm
    Kullanılan TAŞ: Zümrüt
    Ağırlık: (+/-1,5) Numaraya Göre Değişebilir.
    Garanti: Ürünümüz Garantili ve Sertifikalıdır.
    Ödeme Metodları: Havale - EFT / Kredi Karti (12 Taksıt) / Kapıda Ödeme / Mail Order / Western Union
    Kargo:
    Ücretsiz Kargo. Ürünler Özel kutu içerisinde Fatura ve Sertifikalı olarak, OSMANLI PAZAR güvencesi ile gönderilmektedir.
    Üzerinde ki Yazı: Buruç Suresi 12-16 ayetleri
    Hazırlanış Süresi:
    1-3 İş Günü İçerisinde
    Özellikler:

    Size Özel Tamamı El İşçiliği olan bu ürüne istediğiniz hattı ve yazıyı yazdırabilirsiniz.

    Kişiye Özel hazırlanan bu ürünleri OsmanlıPazar sayfasından iletişime geçerek kendinize özel olarak hazırlatabilirsiniz.

    Dip Not:

    Bütün ürünlerimiz elde kazıma yöntemi ile oyularak yazılmaktadır. Dünyada çok az ustası olan bu işçilik değerli taşlara tek tek sanatını işlemektedir. Kazıma olan taşların altından taşın kendi rengi çıktığı için, taşla yazının ayırt edilebilmesi ve daha net okunması için oyulmuş yazılara boya sürülerek daha belirgin hale getiriliyor. Fakat doğal taşlar üzerinde yabancı hiç bir madde tutmadığı için bu boya zamanla silinmektedir. Kazıma yazılar asla silinmemekte olup boyasız da kullanımı uygundur.Daha fazla yazıların gözükmesini isteyen müşterilerimiz kırtasiyelerden boya kalemini temin edebilir. Dualı ve yazılı ürünlerin üzerindeki boyalar yazının önemini arttırmadığı için sadece görsel olarak tercih edilebilir. Müşterilerimizin bu durumu bilerek almasını önemle rica ediyoruz.

    Burûc sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 22 ayettir. İsmini, birinci âyette geçip “burçlar” mânasına gelen الْبُرُوجُ (burûc) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 85, nüzûl sırasına göre 27. sûredir.

    اِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَد۪يدٌۜ ﴿١٢﴾
    اِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُع۪يدُۚ ﴿١٣﴾
    وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُۙ ﴿١٤﴾
    ذُو الْعَرْشِ الْمَج۪يدُۙ ﴿١٥﴾
    فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُۜ ﴿١٦﴾
    12: Rabbinin yakalaması gerçekten pek şiddetlidir.
    13: O’dur her şeyi yoktan yaratan, yarattığını tekrar edip, son olarak âhirette yeniden yaratacak olan.
    14: Yalnız O’dur günahları çokça bağışlayan, kullarını çok seven ve sevilen.
    15: Arşın gerçek sahibi, şanı pek yüce olan,
    16: O’dur, dilediği her şeyi dilediği gibi yapan.

    TEFSİR:

    12. âyetteki اَلْبَطْشُ (batş) kelimesi, merhamet etmeden, en ufak bir acıma hissi duymadan kıskıvrak, şiddetle ve sert bir şekilde yakalamak anlamındadır. Böyle iken bir de “şiddet” vasfıyla nitelenmesi, o yakalamanın dehşetini iyice artırmaktadır. Bundan maksat, Allah Teâlâ’nın azgın zalimleri yakalayıp hesaba çekmeye ve hadlerini bildirmeye ne ölçüde kudret sahibi olduğunu vurgulamaktır. Burada bu lafzın seçilmesi, kâfirlerin hiçbir acıma hissi duymadan mü’minleri kıskıvrak yakalayıp ateşlerde yakmalarıyla uygunluk arzetmektedir. Allah da onlara kıyamet günü aynı şekilde muamele edecek ve cehennemde yakacaktır. Ceza, amelin cinsinden olacaktır. Çünkü sonsuz kuvet ve hikmet sahibi Allah, varlıkları yoktan yaratan, bunların varlıklarını tekrar eden ve canlıları ölümden sonra diriltecek olandır. O, insanları yoktan var eder, sonra onları yok eder, sonra kıyamet gününde amellerinin karşılığını vermek üzere yeniden diriltir. Kâfir ve zâlimlere mühlet tanıması da bundan ötürüdür. Yoksa ihmalinden değildir. “Allah, imhal eder ama ihmal etmez” nüktesi bunu belirtir.

    Allah’ın amansız yakalayışı, onuncu ayette ifade edilen kâfirlerin işledikleri cürümlere münasip olduğu gibi, “Ğafûr” ve “Vedûd” vasıfları da onbirinci ayette zikredilen mü’minlerin halleriyle uyuşmaktadır. Allah Ğafûrdur; mü’min kullarının günahlarını bağışlayandır, örtendir. O Vedûddur; çok seven ve çok sevilendir. Dünya hayatında seven, sevgilisinin her istediğini yaptığı ve ona türlü türlü hediyeler verdiği gibi, Allah da dostlarına şanına yaraşır şekilde daha güzeliyle ikram eder.

    Allah’ın kuluna muhabbeti, dünyayı, onun hayatını idame ettirecek imkânlarla donatması, her türlü varlığı hizmetine amade kılması ve kedisine de bu imkânlardan istifade edebilecek akıl, idrak ve kabiliyet vermesidir. Ayrıca, sünnetullahın gereği olarak dünya hayatında bir kısım bela, musibet ve sıkıntılarla karşılaşmasına rağmen, kalbine yerleştirdiği ülvî ve mânevî duyguları coşturarak ve Rabbiyle beraber olma şuuruna erdirerek esrarengiz zevklerle dolu derin bir hayat yaşatmasıdır. Nitekim farz ve nafile ibâdetlere devamla kulun Allah’ın yakınlığını ve muhabbetini kazanacağını, Allah bir kulunu sevdiğinde ise onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olacağını açıklayan hadis-i kudside (Buhârî, Rikâk 38), Allah ile kulu arasındaki muhabbetin izlerini bulmak mümkündür. Kulun Allah’a muhabbeti ise bütün benliği ile O’na yönelmesi, O’na kavuşmayı istemesi, sahip olduğu derin saygı duygularıyla emirlerine titizlikle riayet etmesi ve peygamberinin yolunda gitmesidir. Kulların Allah’a en sevimlisi, karşılık beklemeden kulluk edendir. Zira gerçek muhabbet, karşılık beklenmeden duyulan hâlis bir muhabbet ve katıksız bir aşktır.

    Bağışlayıcı, seven ve sevilen yüce Allah, her şeyin sahibi olduğu gibi arşın da sahibi ve malikidir. Büyük küçük bütün yaratıklar üzerinde etkili bir saltanat sahibidir. Cenâb-ı Hak Mecîd’dir; uludur, zâtı şerefli, fiilleri güzel, ihsanı boldur. O, kemal ifade eden bütün isim ve sıfatları kendinde toplamıştır. O, dilediğini yapar, iradesi hiç şaşmaz. Bu sebeple hem tehdit hem de müjdesini yerine getireceğinde asla şüphe yoktur.

    Rivayet olunduğuna göre Hz. Ebubekir (r.a.), ölüm hastalığına tutulduğu sırada bir grup dostu onu ziyarete gelir ve:

    “– Hastalığınız hayli ciddi, müsaade ederseniz bir doktor çağıralım” derler. Ebubekr:

    “– Doktor geldi, beni gördü” der. Ziyaretçiler:

    “– Peki ne tavsiye etti, sana ne söyledi?” dediklerinde O:

    “– Doktor bana اِنِّى فَعَّالٌ لِمَا اُرِيدُ «Ben dilediğimi yaparım» dedi” diyerek tebessüm eder. Böylece ecelinin yaklaştığını anlarlar. Zira o, doktorla Allah’ı kastetmiştir. Ondan sonra fazla zaman geçmeden vefat eder.

    ZÜMRÜT

     Antik mitolojide zümrüt tanrıların habercisi olarak adlandırılmakta kehanet için kullanılmakla beraber gezginleri koruduğuna inanılırdı. Eski yazılı kaynaklar zümrüt taşının ısıya maruz kaldığında su bıraktığını yazmaktadır. Zümrüt Hristiyan inancında inanç ve umudu sembolize eder. Ayrıca sevgililerin birbirine hediye edeceği zümrüt taşının aralarındaki sevgi ve bağlılığı artırdığı söylenir. Zümrüt sevgiyle titreşen bir taştır.

    •          Aşk ve romantizm taşıdır.
    •          Sezgileri artırır. İletişimi kuvvetlendirir. Basiret sahibi olmayı sağlar.
    •          Takan kişilere bilgelik getirir. Bilgi akışını artırır, dimağı canlı tutar. En etkili dönemi bahar aylarıdır.
    •          Göz sağlığı üzerinde etkilidir.  Zümrüt küpe olarak kullanılır.
    •          Kalp, bağışıklık ve sinir sistemini güçlendirir.
    •          Olumsuzlukları önler.
    •          Tüm organların detoksunda etkilidir.
    •          Arkadaşlık, evlilik, akrabalık gibi bağları güçlendirir.
    •          Sanat alanında, yeni fikirler sağlar.
    •          Kişinin her koşulda uyum sağlamasını sağlar.
    •          Gümüş ve bakır etkisini artırır.

    Kaynak: Yerdeki ve Havadaki Taşlar Kitabı

    Yazar: Havvanur İNCEKARA

  Benzer Ürünler  
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.